Quantcast
Channel: ZAMAN-KÜLTÜR
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live

Kimse kalmasın, ‘bütün mahalle duysun’

$
0
0
Aralarında Küçük Kıyamet, Uzak İhtimal, Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Gişe Memuru ve en son Antalya'da En İyi Kurgu Ödülü'nü aldığı Mavi Dalga'nın da bulunduğu pek çok filmin kurgucusu olarak tanınan Çiçek Kahraman'ın “Bütün Mahalleli Duysun” adlı video yerleştirmesi ilk kez !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali'nde sergilenecek.Selvi Boylum Al Yazmalım, Postacı gibi Yeşilçam'ın ünlü filmlerinden alınmış parçalardan oluşan video, nostaljinin yanı sıra toplumsal hafızamıza dair sorgulama da yaşatıyor. Mahalleye Gelen Gelin'den Selvi Boylum Al Yazmalım'a, Postacı'dan Gırgıriyede Şenlik Var ve Adı Vasfiye'ye, 60 ve 80 yılları arası Türkiye'de çekilen filmlerden kurgulanan mahalle sahnelerini bir araya getiren video, bir yandan nostalji yaşatırken bir yandan da toplumsal normlarımızın yıllar içinde değişen ve değişmeyen halleriyle yüzleştiriyor. Astel Profesyonel Görüntü Sistemleri katkılarıyla 17 Şubat'ta sergilenmeye başlayacak olan video, 1 Mart'a dek SALT Beyoğlu'nda ücretsiz izlenebilecek.

Devlet romancısı!

$
0
0
Devlet şairi unvanından sonra edebiyat dünyası, devlet romancısını da gördü. Man Booker Ödülü sahibi Anne Enright, bu unvanı alan ilk kadın yazar. James Joyce'un ülkesi İrlanda'nın verdiği bu yeni unvan, günümüz dünyasında popülerliği artan romanın devlet nezdinde de kabul gördüğünün alameti! Romanın günümüz dünyasında taşıdığı anlam ve işlev gitgide derinleşirken bu edebi tür, hem şiir hem de öykü ile arayı iyice açtı. Her yıl yayımlanan roman sayısının yanı sıra dünya dillerine çevrilen edebi türlerin başında olan romana geniş bir ilgi olduğunu söylemek zor değil. Okurdan bu rağbeti gören romanın, otorite nezdinde de itibar kazandığını söyleyebiliriz, zira James Joyce'un ülkesi İrlanda, geçtiğimiz hafta devlet romancısı ‘fiction laureate' adlı yeni bir edebi unvanı başlattığını duyurdu. ‘Devlet romancısı' makamına değer görülen yazar Anne Enright, üç yıllık bu unvana karşılık her yıl için 50 bin Euro para ödülü alacak. Ayrıca hem İrlanda hem de Amerika'da çeşitli üniversitelerde yazarlık dersleri vererek, ülkenin romancı yüzünü temsil edecek. Dünyanın pek çok ülkesinde yaygın olan devlet şairliğinden sonra devlet romancısı unvanı, tartışmaları beraberinde getirirken bu yeni statü, devlet kanadında da romanın kabul görmesi olarak değerlendiriliyor. Edebiyat dünyasının şiirde Amerika, Almanya, Yeni Zelanda ve Güney Kore gibi ülkelerden aşina olduğu bu mevki, Britanya'da 17. yüzyıldan bu yana devam ediyor. Bu unvana karşılık şairin devlet törenleri ve yaşanan önemli vakalar için şiir yazması bekleniyor. Kraliçe tarafından atanan şair, ömrünün sonuna kadar bu unvanı taşıyor.İrlanda'da kimin devlet romancısı olacağı, ülkedeki uzun bir değerlendirme sonrasında gerçekleşti. 114 adayın arasından kütüphanelerde, kitapçılarda ve kitap kulüplerinde edebiyatseverlerin seçimiyle liste 34 kişiye düşürüldü. Jüri, daha sonra aralarında John Banville, William Trevor, Edna O'Brien, Emma Donoghue, Roddy Doyle, Sebastian Barry ve Eimear McBride gibi güçlü İrlandalı yazarların yer aldığı bir listeden Anne Enright'ı bu unvana layık gördü. 1962'de Dublin'de doğan ve romanlarının yanı sıra öyküler de kaleme alan yazarın Türkçede, Toplantı (Kyrhos Yayınları, Çev: Deniz Taşdemir, 2013) adıyla yayımlanan bir kitabı bulunuyor. Roman 2007 Man Booker Ödülü'ne layık görülürken, “Güçlü, rahatsız edici ve hatta öfkeli” olarak nitelendirilen Enright, eğlenceli bir şeyler okumak isteyenlerin kitabını almaması gerektiğini söylemişti.Enright'ın devlet romancısı unvanını alması iktidar ve sanatçı arasındaki ilişkiyi yeniden tartışmaya açtı. Özellikle Britanya'da devlet şairliğinin gereksiz bir unvan olduğunu dile getiren pek çok eleştirmen ve edebiyatçı var. Fakat, bu geleneğin öyle kolayca terk edileceğini söylemek zor. Wendy Cope, 2009'da İngiltere'de devlet şairi olarak seçilecek güçlü isimler arasında yer alırken kaleme aldığı bir yazıda, bu unvanın iyi şairleri kötü şiirler yazmaya ittiğini dile getirmişti. Devlet şairi unvanının kaldırılması gerektiğini düşünen yazarlar arasında olan Cope, her ne kadar saray ya da hükümetin devlet şairinden bir şey yazmasını talep etmese bile basının ve halkın bunu istediğini belirtmişti. Öte tarafta sanatçının devlet ile olan ilişkisini tartışmaya açan bu yeni uygulama örneğinde olduğu gibi, entelektüel üretimin devlet kanadına yaslandığı anda nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kaldığını, eleştirmen Sabit Kemal Bayıldıran şu sözlerle açıklar: “Büyük şairler, sayıca daha azdırlar; bu sanatın genel karakterinden kaynaklanmaktadır. Çünkü sanatta ortalamaya yer yoktur; ya büyük sanatçısınız ya da sanat dışısınız. Dünyadan milyonlarca şair gelip geçmiş olduğu halde, bir şiirseverin dünya edebiyatında sayacağı şair sayısı yirmiyi geçmez. Bu nedenle modern Türk şiirinde yarına üç şair kalsa bu büyük bir zenginliktir. Yayımladığı kitaplarla, okulların müfredatıyla, törenlerle, anma günleriyle devletin desteklediği şairlerden hiçbiri yarına kalmayacaktır; bu şimdiden görülmeye başlanmıştır.”Romanın yükselen bir tür olarak rağbet görmesinin devlet cenahında da onaylandığının bir göstergesi olan ‘devlet romancısı' unvanı, önümüzdeki günlerde ‘devlet şairliği'ne getirilen eleştirilerden nasibini alacaktır. Zira sanatçıdan iktidar ile el ele edebi üretim içinde olması beklenemez. Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülmesinin ardından ‘devletçi' eleştirilerine maruz kalan Çinli yazar Mo Yan'ın da geçtiğimiz aylarda, “Kitaplarımda parti yöneticilerini eleştirdiğimde, siyasi düşüncelerimle çelişmiş olmuyorum. Parti için değil, halk için yazdığımı defalarca söyledim. Yozlaşmış idarecilerden tiksiniyorum.” sözleriyle kendini savunduğunu anımsatalım.

Yedikıta, "Osmanlı korsanları" gerçeğini yazdı

$
0
0
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, Şubat sayısında korsancılık tarihi ve Osmanlı korsanlarıyla ilgili bir dosya yayınladı.'Haydut değil deniz gazisi Osmanlı korsanları' başlıklı yazıda ezber bozan bilgiler sunuluyor. Dosyada, denizcilik tarihi uzmanı Prof. Dr. İdris Bostan'ın 'korsan' kelimesinin yanlış anlaşılması, Osmanlı korsanları, korsanların yaşayışları ile ilgili açıklamalarına; Katip Çelebi'nin kaptan-ı derya seçimiyle ilgili nasihatlerine yer veriliyor. Dosyada, araştırmacı tarihçi Hüseyin Şen'in, Fas hükümdarının kütüphanesinin Madrid'e kaçırılışına dair 'İspanyol korsanların yağmaladığı sultan kütüphanesi' yazısı yer alıyor.Yedikıta'da ayrıca, Kemal Aydın'ın 'Osmanlı mutfağı ve yemekleri koruma altında', Ömer Faruk Salar'ın 'Osmanlı korsan kadırgaları', Osmanlı Arşivi'nden Kasım Hızlı'nın 'Ruslardan kurtuldum derken Çeklere esir düştü', araştırmacı tarihçi Önder Kaya'nın 'Kudüs'ü işgale giderken Göksu'da boğulan Alman İmparatoru', araştırmacı tarihçi Akif Pamuk'un 'Eyüp oyuncakları tarih oldu' başlıklı yazıları dikkat çekiyor.'Tecrübe Konuşuyor' bölümünde ise bu ay, iktisat tarihi uzmanı Dr. Mehmet Genç'le yapılan röportaj 'Hakikatleri arayan insanlara çok ihtiyaç var' başlığıyla sunuluyor.Yedikıta, Şubat sayısıyla birlikte okuyucularına 'Preveze Deniz Muharebesi' posteri hediye ediyor.(CİHAN)

‘Son Hececiler’ şiir okuyacak

$
0
0
Sultanahmet’teki Türk Edebiyatı Vakfı’nın bu haftaki Çarşamba Sohbeti’nde kendilerine “Son Hececiler” adını veren şairler, şiir konuşup okuyacak.Fırat Kızıltuğ yönetiminde saat 17.00’de başlayacak olan toplantıya Ahmet Akkoyun, Bâki Tosun ve Esra Şahin katılacak. 0212 526 16 15 KÜLTÜR-SANAT

Bob Dylan'dan 3 yıl sonra yeni albüm

$
0
0
Efsanevi müzisyen Bob Dylan'ın 3 yıl aradan sonra çıkardığı yeni stüdyo albümü “Shadows In The Night” Türkiye'de de Sony Music tarafından yayınlandı.Prodüktörlüğünü Jack Frost'un üstlendiği Dylan'ın 36. stüdyo albümü, sanatçının 2012 yılında yayınladığı “Tempest” albümünden bu yana yayınladığı ilk stüdyo albümü olacak. Albümde, Frank Sinatra'nın bazı şarkılarını yeniden yorumlayan ve bu albümün kendisi için bir ayrıcalık olduğunu belirten Bob Dylan; şarkıların tekrara çok girilmeden, grubuyla birlikte canlı kaydedildiğini, ‘cover'lama mantığından uzak bir şekilde, gün ışığına çıkarıldığını söylüyor. 10 şarkının yer aldığı Türkiye dinletisi bu akşam 23.00'te Radyo Eksen'de Gülşah Güray'ın sunduğu Akustik programında yapılacak.

Bülbülü Öldürmek’in devamı geliyor

$
0
0
Amerikalı ünlü yazar Harper Lee, uzun süren sessizliğini bozuyor. Lee, Bülbülü Öldürmek romanından 55 yıl sonra ikinci romanını yayımlamaya hazırlanıyor.88 yaşındaki yazarın ‘Go Set a Watchman’ adlı romanı 14 Temmuz’da yayımlanacak. Yazarın yayınevinden yapılan açıklamada Lee’nin yeni romanının ilk baskısının 2 milyon olacağı açıklandı. Bülbülü Öldürmek kitabının devamı niteliğinde olacak kitap, ilk romanın 20 yıl sonrasında yine Alabama eyaletinde geçiyor. Go Set a Watchman, Bülbülü Öldürmek’teki küçük çocuğun büyüyüp siyahilerin sivil haklar mücadelesine katılması etrafında gelişen bir öyküye sahip. Yazarın şimdiye kadarki tek romanı olan ve filme de uyarlanan Bülbülü Öldürmek 1960 yılında yayımlanmış ve 1961’de Pulitzer ödülü kazanmıştı. Yayımlandığı dönem çok satan ve kısa sürede modern Amerikan edebiyatının klasikleri arasında kabul edilen eser, aynı adla 1962’de sinemaya uyarlanmış, Gregory Peck’in başrolünde yer aldığı film, üç Oscar ödülü kazanmıştı.

Günümüz Türk şiiri Bulgarcada

$
0
0
Bulgaristanlı Janet-45 Yayınevi (Plovdiv) günümüz Türk Şiiri'nin on iki şairini Kadriye Cesur ve Hüseyin Mevsim'in hazırlayıp çevirdikleri bir seçkide bir araya getirdi.Kültür ve Turizm Bakanlığı TEDA Çeviri Projesi kapsamında yayımlanan şiir seçkisinde Ayten Mutlu, Gonca Özmen, Gökçenur Ç., Deniz Durukan, Didem Madak, Emel İrtem, Haydar Ergülen, Kadir Aydemir, Nurduran Duman, Onur Behramoğlu, Tozan Alkan ve Zeynep Köylü'nün şiirleri yer alıyor. Yayınevi aynı tarihte Cevat Çapan'ın Bana Düşlerini Anlat, Toplu Şiirler (1985-2009) başlıklı yapıtından seçilmiş şiirleri de Bulgarca “Boğaz'da Gölgeler” adıyla yayımladı. Bulgar okurunun Türk Şiiri’ne gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getiren yayınevinin sahibi ve genel yayın yönetmeni şair Bojana Apostolovairken, “Bugüne dek proje çerçevesinde 10'a yakın Türk şairin kitabını yayımladık. Bunların arasında Hilmi Yavuz, Özdemir İnce, Ülkü Tamer, Ataol Behramoğlu, Güven Turan, Cevat Çapan, Sunay Akın, Nihat Özdal, Gülseli İnal da yer alıyor. Aralık 2014'te okurla buluşan yeni şiir kitaplarımızın Türk Şiiri'ni Bulgar okuruna daha yakın ve Çağdaş Türk Şiiri konusunda daha bilgili kılacağını umuyoruz.” dedi.

İstanbul Müzik Festivali Çanakkale bestesiyle açılacak

$
0
0
31 Mayıs-29 Haziran arasında düzenlenecek 43. İstanbul Müzik Festivali’nin ana teması “Kültürel Manzaralar”. Yuri Bashment, Kim Kaskashian, Boris Berezovsky, Fazıl Say, Gülsin Onay ve Yuja Wang gibi dünyaca ünlü sanatçıların katılacağı festival, Hasan Niyazi Tura'nın sipariş üzerine yaptığı Çanakkale bestesiyle açılacak.Bu yıl 31 Mayıs-29 Haziran günleri arasında 43. kez gerçekleşecek İstanbul Müzik Festivali’nin programı dün Martı İstanbul Otel’de yapılan basın toplantısıyla açıklandı. “Kültürel Manzaralar” temalı festivalde Onur Ödülü bu yıl müziğe değerli katkıları sebebiyle Prof. Filiz Ali’ye veriliyor. Her yıl dünyaca tanınmış başarılı bestecilere eser siparişleri veren İstanbul Müzik Festivali, bu yıl da iki önemli besteci; Hasan Niyazi Tura ve Tigran Mansurian’ın festival siparişi eserlerinin dünya prömiyerlerine ev sahipliği yapacak. Besteci, keman virtüözü ve şef Hasan Niyazi Tura’ya, Çanakkale Savaşı’nın 100. Yılı sebebiyle sipariş edilen senfonik şiirin dünya prömiyeri, 31 Mayıs Pazar akşamı Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki açılış konserinde yapılacak. Eseri Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası seslendirecek. Ermenistan’ın çağımızdaki en büyük bestecilerinden biri olan Tigran Mansurian’ın festivalin siparişi üzerine viyola ve piyano için bestelediği eserini ise viyola virtüözü Kim Kashkashian, piyanist Peter Nagy eşliğinde icra edecek. Eserin dünya prömiyeri, 10 Haziran Çarşamba akşamı Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde gerçekleştirilecek. 600 sanatçı, ünlü orkestralar 27 konserin yer alacağı festivalde 600’e yakın yerli ve yabancı sanatçı ağırlanacak. Festivalin açılış konserini Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, son zamanlarda adını sıkça duyar olduğumuz, 18 yaşındaki genç piyanist Can Çakmur’un solistliğinde verecek. Modern zamanların en iyi viyolacıları arasında gösterilen Yuri Bashment ve Kim Kaskashian, Rus piyanist Boris Berezovsky, Fazıl Say, Gülsin Onay ve Yuja Wang, şef Emmanuelle Haïm gibi dünyaca ünlü isimlerin yanında Franz Liszt Oda Orkestrası, Kremerata Baltica, Lozan Oda Orkestrası ve Berlin Filarmoni Orkestrası’nın 12 çellisti de konser vermeye hazırlanan topluluklardan. 29 Haziran’da gerçekleşecek kapanış konseri ise İKSV’nin sürekli orkestrası BİFO tarafından Yuja Wang eşliğinde verilecek. Festival sponsoru Borusan adına Kocabıyık Vakfı Genel Sekreteri Canan Ercan Çelik, festival temasını şu cümlelerle anlattı: “İstanbul Müzik Festivali’nin önemli bir misyonu da toplumun gündemine damga vuran olayları sanatın ışığıyla ele almak. Her yıl bu doğrultuda seçilen festival teması bu yıl için ‘Kültürel Manzaralar’ olarak belirlendi. Müziğin farklı kültürleri huzur ve barış içinde yaşatacak, sınır tanımayan birleştirici bir gücü olduğuna inanıyoruz. Çok kültürlü bir ülkede yaşayan, doğal dinamiği olan duyarlılık ve hoşgörüye sahip çıkmamız gerektiğini hatırlatarak...” İstanbul Müzik Festivali Direktörü Yeşim Gürer Oymak ise bu yılki temayı belirlerken farklı kültürlerin müziklerindeki yerel ve folklorik özelliklerin altının çizildiği, kültürel kimlikle özdeşleşmiş müzikal değerlerin ön plana çıktığı bir program oluşturmaya gayret ettiklerini anlattı. Onur Ödülü Filiz Ali’ye verilecek Bu yıl Onur Ödülü, piyanist, müzikolog ve müzik eleştirmeni bir yazar olarak ülkemizde çok sesli Batı müziğinin yaygınlaşmasına yönelik çalışmaları ve 50 yılı aşan eğitimcilik hayatında pek çok müzisyen ve müzikoloğun yetişmesindeki katkılarından dolayı Filiz Ali’ye veriliyor. Ödül, 31 Mayıs’taki açılış gecesinde Filiz Ali’ye takdim edilecek. Yaşam Boyu Başarı Ödülü ise günümüzde hâlâ mevcudiyetini sürdüren en eski yaylı çalgılar dörtlüsü (yakın zamanda 70. yıllarını kutladılar) Borodin Quartet’e, 4 Haziran Perşembe akşamı, Aya İrini Müzesi’ndeki konserlerinden önce verilecek. (müzik.iksv.org) Çanakkale gazisi dedesinden esinlendi Ödüllü besteci Hasan Niyazi Tura, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi keman bölümü mezunu. Besteci, müzikolog ve teorisyen babası Yalçın Tura ve Hasan Uçar’la kompozisyon, ardından da Hacettepe Üniversitesi’nde şef Rengim Gökmen’le çalıştı. 8 yıldır Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda keman çalan ve Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nda yardımcı şef olan Tura’nın dedesi de bir Çanakkale gazisi. Tura Çanakkale’nin 100. Yılı için besteleyeceği eserini tamamen onun hatırası ve yaşadıkları üzerine kurmayı planlıyor ve “Mehmet Akif Ersoy’un ‘Çanakkale Şehitlerine’ şiirinde onları Bedir’in aslanlarına benzetiyor. Onlardan biri de büyükbabamın olması bu işi gerçekten özel kılıyor.” diyor.

Şehirde ‘Fuaye Sohbetleri’ var

$
0
0
100. yıl kapsamında, eski ve yeni kuşak sanatçılarla, seyirciyi bir araya getiren, tiyatroya uzun yıllar emek vermiş isimlerin anı, tecrübe ve birikimlerini paylaştığı sıcak bir sohbet ortamında gerçekleşen “Şehir Tiyatrolarının 100. Yılında Sanatçılarımız Seyircisiyle Söyleşiyor” başlıklı fuaye sohbetleri Şubat ayında da 3 ayrı söyleşi ile devam ediyor.Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi fuayesinde, Cumartesi günleri 18.00 – 19.30 arasında gerçekleştirilen fuaye sohbetlerinin şubat ayı programı şöyle:7 Şubat Cumartesi: Celile Toyon-Nergis Çorakçı.21 Şubat Cumartesi: Zihni Göktay-Özge Özder,28 Şubat Cumartesi: Ani İpekkaya-Serdar Orçin ile geçekleşecek.

‘Geleceğin Ustaları’ açıklandı

$
0
0
Geleneksel Sanatlar Derneği ve Zeytinburnu Belediyesi tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen “Geleceğin Ustaları” Geleneksel Sanatlar Yarışması’nın sonuçları açıklandı.7 dalda düzenlenen yarışmaya 280 sanatçı katıldı. Yurtdışından da 2 İranlı, 2 Japon ve 2 Yemenli sanatçı da dereceye girdi. 46 eserin ödüle layık görüldüğü yarışmanın ilk üçe girenleri şöyle: “Hüsn-i Hat Celis Sülüs: Şahryanşah Bin Şirajuddin (birinci), Muhammed Nuri Çelikkaya (ikinci), Samer Ali Hassan Saif (üçüncü). Hüsn-i Hat Celi Talik: Birinciliğe ve ikinciliğe değer eser bulunamadı, üçüncü Sevim Şirikçi. Kaat’ı: Münibe Alev Uzun, Kamuran İşcan, Füsun Onomay. Tezhip: Esra Elitaş, Handan Akbulut, Miyase Banu Bayrak. Ebru: Esen Akgöl, Rabia Karakoyun Gündoğdu, Semra İsmailoğlu ve Zeynep Acar. Minyatür: Leyla Varol, Yaşar Omur, Arezeo Zargarian. Çini: Yonca Yay ve Ryuko Kito, Pınar Yatarkalkmaz, Yumiko Kubata. Yarışmanın ödül töreni 21 Şubat 2015, saat 14.00’te Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Yarışma sergisi ise yine aynı mekanda 21-28 Şubat 2015 tarihleri arasında açık kalacak. (www.geleceginustalari.org)

Altın Palmiye için İstanbul’da film seçecekler

$
0
0
Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği’nin (SE-YAP) yürüttüğü ‘Festivaller İstanbul’da’ projesi kapsamında 17-20 Şubat 2015 tarihleri arasında Cannes FilmFestivali’nden yetkililer İstanbul’a gelerek Ana Yarışma (Competition), Belirli Bir Bakış (Un Certain Regard), Eleştirmenler Haftası (Semaine de la Critique, Cannes) ve Yönetmenler Haftası (Quinzaine des Realisateurs) bölümleri için Türkiye’den başvuruda bulunan filmleri izleyecekler.2014 yılında başlatılan proje kapsamında Venedik, Berlin ve Cannes film festivallerinin programcıları İstanbul’a gelmiş ve aday filmleri izleyerek ön seçim yapmışlardı. Geçtiğimiz sene bu proje kapsamında gösterilen filmlerden Kaan Müjdeci’nin Sivas isimli filmi Venedik Film Festivali Ana Yarışması’na, Faruk Hacıhafızoğlu’nun Kar Korsanları isimli filmi Berlin Film Festivali’nin Generation bölümüne, Emine Emel Balcı’nın Nefesim Kesilene Kadar isimli filmi ise yine Berlin Film Festivali’nin Forum bölümüne seçilmişti. Cannes Film Festivali bu yıl 13-24 Mayıs 2015 tarihleri arasında Fransa’da gerçekleştirilecek.

Dünyadan renkli notlar

$
0
0
“Sergi insanlarla paylaşmaktır.” diyen fotoğraf sanatçısı Mevlut Maşalacı, “Dünya Notları II” adını verdiği fotoğraf sergisi 13 Şubat’a kadar Beyoğlu İFSAK Lokal Sergi Salonu’nda devam ediyor.Murat Gür’ün küratörlüğünü yaptığı sergide, sanatçının; İspanya, Hollanda, Hindistan, Makedonya, Macaristan, Fas, Nepal, Tayland gibi farklı ülkelerde çektiği 41 adet renkli fotoğrafı yer alıyor.

E.B. White’ın eserleri e-kitap oluyor

$
0
0
Çocuk edebiyatının saygın isimlerinden E.B. White’ın kitapları nihayet dijital ortama aktarılıyor.Amerikalı yazar White’ın üç klasik eseri Örümcek Ağı (Charlotte Web), Küçük Stuart (Little Stuart) ve The Trumpet of the Swan dijital olarak da elde edilebilecek. Ünlü yayınevi HarperCollins dün, çocuk edebiyatının klasikleri arasında kabul edilen bu üç eserin 17 Mart’tan itibaren e-kitap olarak satışa çıkacağını duyurdu. E.B. White’ın vârisleri şimdiye kadar e-kitap satışına soğuk bakıyordu. Yazarın torunu Martha White, aile üyelerinin dijital yayına onay verdiklerini belirtirken, ebeveynlere de evlerinde çocuklarına kitap okurken basılı kitabı tercih etmeleri konusunda tavsiyede bulunmayı ihmal etmedi.

Ahmet Erhan, ‘burada gömülüdür’

$
0
0
2013 yılında aramızdan ayrılan şair Ahmet Erhan, doğum günü olan 8 Şubat’ta bütün şiirlerini bir araya getiren iki ciltlik kitapla anılıyor.Erhan’ın şiirleri “Burada Gömülüdür” adıyla Kırmızı Kedi’den çıktı. 1958’de doğan Ahmet Erhan, Adana Demirspor’da futbol oynadı. Ağır bir sakatlık geçirince futbolu bıraktı. Bir süre Türkçe öğretmenliği yaptı. 23 yaşında, ‘Alacakaranlıktaki Ülke’ adlı eseriyle Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazandı. Cemal Süreya Şiir Ödülü, Behçet Aysan Şiir Ödülü, Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü gibi pek çok ödülün sahibi oldu. Kitaplarından bazıları şunlar: Alacakaranlıktaki Ülke (1981), Yaşamın Ufuk Çizgisi - Akdeniz Lirikleri (1982), Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin (1984), Deniz, Unutma Adını! (1992) Ölüm Nedeni: Bilinmiyor (1988), Bugün de Ölmedim Anne - Toplu Şiirler (2001), Ne Balık Ne de Kuş (2002), Kaybolmuş Bir Köpek İlanı (2003), Şehirde Bir Yılkı Atı (2005), Buz Üstünde Yürür Gibi-Seçme Şiirler (2006), Sahibinden Satılık (2008) Erhan, iki yıl önce gırtlak kanseri sebebiyle hayatını kaybetmişti.

Sony’nin siber saldırı faturası 1,4 milyar dolar

$
0
0
Dünyaca ünlü yapım şirketi Sony Pictures’ın, 2014’ün son aylarında yaşadığı ‘hacklenme’ skandalının maliyeti ortaya çıktı.Film satışları, kiralaması, distribütörlük anlaşması, televizyon ve DVD satışlarının da dâhil edilmesiyle siber saldırıların Sony’ye maliyeti 1,4 milyar doları buluyor. Sony’nin Kurumsal Planlama Bölümü Başkan Yardımcısı Kazuhiko Takeda, şirketin siber saldırılara karşı sigortası olduğunu ve önemli bir mali kayıp yaşamadığını beliterek, “Vizyona çıkmamış filmlerimizin internet ortamına sızması ve şirketin bilgi işlem sistemine yapılan siber saldırının büyük bir zarara yol açmasını beklemiyoruz.” dedi. Sony, özellikle PlayStation 4 oyun konsolu, yazılım ve elektronik-dijital ürün satışlarından elde ettiği kâr ile bu krizi rahat bir şekilde atlattı. Ünlü yapım şirketi, geçtiğimiz ekim ve aralık aylarında siber saldırıya uğramış, dijital güvenlik sistemi şifreleri kırılmış, vizyona girmemiş filmleri, üst düzey yöneticilerinin şirket içi yazışmaları ve dokümanları internette yayımlanmıştı.

Zamanınızı zehirlenmekten kurtarın

$
0
0
Video sanatçısı Ali Kazma’nın ‘Zamancı’ adını verdiği çalışmaları 5 Nisan’a kadar Beyoğlu’ndaki Arter’de. Gidip görebilir, kalıp uzun uzun izleyebilir, dünyanın türlü çeşit haline kafa yorabilir, Michael Ende’nin Momo’sunu hatırlayıp Duman Adamlar’ı geri püskürtebilirsiniz. Ülkemizde değilse de bu sergide özgürsünüz.İnsanlara dünyadaki zamanlarını bir bir dağıtan Hora Usta’nın Momo’ya güzelce bellettiği gibi, gelecek zaman geçmişe dönüştüğüne, geçmiş de bir daha geri gelmediğine göre elde olan tek şey var; o da şimdiki zaman. Geçmiş, gelecek ve şimdinin bir arada bulunması hayatta pek mümkün değil, ama sanatta?Şu günlerde bilmem kaç yılda bir gerçekleşen ay tutulması misali üçü bir arada. Üstelik izlemek için yarımküre değiştirmeye gerek yok. İstiklal Caddesi’ndeki Arter’den içeri süzülmek yeterli. Serginin ismi ‘Zamancı’. Neden ‘Zamancı’? 1971 İstanbul doğumlu Ali Kazma, 22’si sergide boy gösteren videolarını bir başına çektiği; kaydettiği zamanı montaj defterine döküp anlara ayırdığı, sonra o anları bir güzel hallaç pamuğu gibi attığı ve geçmişi geleceğe kattığı için… Bir de tabii dünya, zamanı kontrol etme umuduyla dönüp durduğu için… HER ŞEY BUGÜNDEN DOĞUYORSerginin karşılayıcısı ‘Saat Ustası’, artık çalışmayan bir 18. yüzyıl Fransız saatini tek tek parçalarına ayırıp tamir ediyor. Ona, neredeyse beş yüz yıllık bir kristal atölyesi eşlik ediyor. Üstelik her şeyin hâlâ elle yapıldığı bir atölye bu. Hemen çaprazdaki ‘Araba Fabrikası’ ise tam tersi; insansız üretimiyle gelecekten haber veriyor. Bir üst katta ‘Yaşam Uzatma’ var ki tabiri caizse iyice ‘şaşırmış’. Birtakım insanlar toplanmış, ölü bedenleri eksi 200 derecede muhafaza ediyor ve teknolojinin günün birinde onları canlandıracağına inanıyor. Dedikleri şey mümkün mü? Ali Kazma’ya göre tabii ki değil ve olma ihtimali de yok ama işte; insanın ölüm karşısında düştüğü hallerden biri daha. Bu işin bir de geçmişi var. Adı üstünde ‘Geçmiş’te yüzyıllar öncesindeki şeyler arkeologlar eliyle tozlarını silkip şimdiye taşınıyor. Ama öte yanda 1996’da terk edilmiş bir NATO üssünden ibaret ‘Yokluk’ta aynı geçmiş kıpırtısızca duruyor. Asıl önemlisiyse bugün. Çünkü her şey ondan doğuyor/geçiyor. Küçücük bir ekrandan göz kırpan ‘Bugün’, Kazma’nın 2005’te ‘İstanbul Yaya Sergileri II’ için yaptığı hızlı bir çalışma. Kazma, o sergi süresince her gün etrafta olup biten ufak tefek etkinlikleri gün içinde kaydedip aynı günün akşamında Tünel Meydanı’na yansıtmış. Gündüzü geceye taşıyan o işi genişlete genişlete de videolarının sayısını 49’a ulaştırmış. Hepsinin bir ağırlık merkezi, bir ana fikri, dünyada bir derdi var elbette. Ali Kazma’nın deyişiyle hepsinin tam ortasındaki kelime değişim/dönüşüm. Ama tabii çerçeveyi belirleyen zaman, mekân derken… O kelime genişleye genişleye var olmaya dair her şeyi kapsar hale geliyor. Çıkış sorusu şu: “Bir insan nasıl yaşamalı, dünyada nasıl var olmalı ya da var olmak ne demek?” Tanımlama ve ifşa etme yerine öze inmeye çalışan ‘Zamancı’da her video bir küçük kitap aslında. Bazıları bildiğimiz/sevdiğimiz gibi akıp gidiyor bazıları da -hani kitabın sonunda kahramanın ne yaptığı kestirilemez ya- öylece insanı şaşırtıyor. Ali Kazma buna ‘İzleyiciye biraz daha özgürlük alanı tanımak’ diyor ve ekliyor: “Sizin deyişinizle o akıp giden işlere bakıyorum da bazı şeyler şimdi kullanmayacağım kadar güzel. Şimdi onları kullanmamak için kendimi tutuyorum; bir şeyleri dikte etmekten kaçınıyorum. 10 sene önce daha çözümlü, daha bitmiş, daha ‘işte bu da böyle’ydi. Şimdi biraz ucu açık, kendi içinde çelişkili.” Aynen öyle… Görüntüler birbirleriyle konuşuyor, çelişiyor, tartışıyor. Ama bir paragrafta aynı kelime iki kere hiç geçmiyor.PEKİ, NASIL GEZELİM?Şimdi gelelim asıl meseleye: 22 videoluk ve yaklaşık 220 dakikalık bir sergi nasıl gezilir? Cevabı yine Kazma’dan alıyoruz: “Herkesin kendi ritmi ayrı ama ben böyle bir sergiyi nasıl gezerdim? Önce her şeye şöyle bir bakar, toplamı hissederdim. Sonra dikkatimi çekenleri, beni çağıranları izlerdim. Ardından belki bir hafta sonra yeniden uğrar ve bir başka işle devam ederdim. Arter’in ücretsiz olması harika bir şey. Çünkü böyle yoğun bir sergiyi bir defada izlemeye çalışmak haksızlık gibi...” Evet, Arter ücretsiz ve sergi 5 Nisan’a kadar açık. Gidip görebilir, kalıp izleyebilir, dünyanın türlü çeşit haline kafa yorabilirsiniz. Üstelik yine Kazma’nın deyişiyle, siz dünya hakkında düşünmeye başlayınca dünya da sizin hakkınızda düşünmeye başlar. Böylece belki de Duman Adamlar’ın işlettiği Zaman Tasarruf Şirketi’ne kaptırdığınız zamanları geri alır; dost ziyaretlerine, kapı önü gevezeliklerine, hatır sormalara vakit bulursunuz. Zamanınız zehirlenmeden, içiniz boşalmadan, ölümcül can sıkıntısına yakalanmadan… Hadi davranın!

Selam Bahara Yolculuk filminin fragmanı yayınlandı

$
0
0
Sinemaseverlerin merakla beklediği Selam BAHARA YOLCULUK filminin fragmanı yayınlandı.Senaryosu yaşanmış gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yazılan ve çekimleri Kırgızistan, Kazakistan ve Türkiye’de gerçekleşen Selam BAHARA YOLCULUK, gönül kahramanlarının hikayesini konu alıyor.Yönetmenliğini Hamdi Alkan’ın yaptığı filmin başrollerinde Aslıhan Güner, Gürol Güngör, Merve Sevi ve Mert Yavuzcan gibi ünlü isimler yer alıyor. Türk oyunculara Mıktıbek Apazov, Egemberdi Bekboliev, Nazira Aitbekova gibi Kırgız oyuncular da eşlik ediyor.13 Mart’ta vizyona girecek olan Selam BAHARA YOLCULUK, Türkiye’den Kırgızistan’a gidip yepyeni, umut dolu bir hikaye yazmak isteyen bir öğretmenin yaşadığı zorlukları ve bu süreç boyunca iç içe geçen hayatları konu alan bir dram filmi.

Ben de insanım

$
0
0
İsveç yapımı Turist, ailedeki toplumsal rolleri tartışmaya açan bir film.Ruben Östlund’un yönettiği filmde, Alp’lere kayak tatiline giden İsveçli bir ‘mükemmel aile’nin yaşadığı güven bunalımı anlatılıyor. İki çocuklu aile dağ manzaralı bir restoranda öğle yemeği yedikleri sırada çığ düşer. Kimse yaralanmaz ancak aile fertlerinin, özellikle de ‘ailenin direği’ konumundaki babanın felaket anındaki tavrı, karısı ve çocukları üzerinde şok etkisine sebep olur...

Kırda tek başına

$
0
0
Gerçek bir olayı konu edinen film, Cheryl Strayed’ın aynı adlı anı kitabından uyarlandı.Cheryl, hiç deneyimi olmadan, kocaman ağır bir çanta ile Amerika’daki en uzun, en zorlu ve en vahşi transit yol olan Pasific Crest Yolu’nu tek başına yürümeye karar verir. Yürüyüşe başladıktan bir süre sonra bırakmayı düşünse de yoluna devam eder. Üç ay süren yolculukta sık sık geçmişe giderek çocukluğunu, annesini, arkadaşlarını, hatalarını hatırlar ve kendini muhasebeye çeker.

Rüküş bir uzay karnavalı

$
0
0
Matrix serisinin yönetmeni Wachowski Kardeşler, Bulut Atlası’ndan üç yıl sonra bir uzay macerasıyla çıkıyor seyirci karşısına.Türe bir yenilik getirmeyen yapım, görsellik ve içerik yönüyle bilinen bazı yapımların rüküş bir tekrarı niteliğinde. Her ne kadar farklılaştırmaya çalışsalar da yine ‘seçilmiş kişi’ öyküsü anlatan Wachowski’lerin yeni filminde hikâye şöyle: Jupiter Jones, ailesinin temizlik şirketinde çalışmaktadır. Bir yanlış anlaşılma sonucu uzaylıların hedefi haline gelince kendini uzayın derinliklerinde bulur.
Viewing all 7489 articles
Browse latest View live